Sual: Duamızın kabul olması için ne yapmalıdır? Tevbe ve istiğfar nasıl yapılır?
Cevap: İslâmiyete uyanın duaları muhakkak kabul olur. İstiğfarı ve istiğfar duasını bütün gece okuyup, uykusuz kalmamalıdır. İstiğfarı ve bütün duaları, manasını düşünmeden, temiz kalple söylemezse yalnız ağız ile söylerse, hiç faydası olmaz. İstiğfarı ağız ile üç kere söyleyince, temiz kalple de söylemeye başlar. Günah işlemekle kararmış olan kalbin söylemesi için ağız ile çok söylemek lazımdır. Haram lokma yiyenin ve namaz kılmayanın kalbi simsiyah olur. Böyle kalplerin söylemeğe başlaması için, istiğfar duasını üç kere okumak ve sonra 67 kere istiğfar söylemek yani (Estagfirullah) demek lazımdır.
Allahü teâlâ, (Tevbe ve istiğfar edeni severim ve günahını affederim) buyuruyor. Tevbe, günahı işlediğine pişman olmak, günah işlemekten hemen vaz geçmek, bir daha yapmamaya karar vermek ve af etmesi için Allahü teâlâya yalvarmaktır. Bu dört şeyden biri noksan olan tevbe kabul olmaz ve günahı affedilmez. Tevbeden sonra günahı tekrar yaparsa, tevbesi bozulmaz, yeniden günaha girer. Bunun için, ayrıca tevbe etmesi lazım olur. Hakiki tevbesi yapılan günah, muhakkak affolur. Tevbe yapılmayan günah için, Allahü teâlâ dilerse affeder, dilerse azap eder. (Hak Sözün Vesikaları s. 125)
***
Sual: Namaza niyet ederken nasıl niyet etmelidir, sadece söz ile niyet etmek kafi midir yoksa kalpten de niyet etmek gerekir mi?
Cevap: İbadetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeye niyet denmez. Kalp ile niyet edilmezse, dört mezhepte de namaz sahih olmaz. Resûlullah efendimizin, Eshâb-ı kiramın ve Tabiinin ve hatta dört mezhep imamın ağız ile niyet ettikleri işitilmemiştir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının, 1. cildin 186. mektubunda buyuruyor ki:
"Niyet kalp ile olur. Ağız ile niyet etmek bidattir. Bu bidate, hasene demişlerdir. Halbuki bu bidat, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor. Farzı da yok ediyor. Çünkü, çok kimse, yalnız ağız ile niyet ederek, kalp ile niyet etmiyor. Böylece, namazın farzlarından biri olan kalp ile niyet yapılmıyor. Namaz kabul olmuyor. Bu fakir, hiçbir bidati, hasene olarak bilmiyorum. Hiçbir bidatte güzellik görmüyorum."
Ağız ile niyet etmek, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde sünnettir. İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
"Namaza başlarken niyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyet yalnız kalp ile olur. Yalnız ağız ile söylemek bidattir. Kalp ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi caiz olur."
***
Sual: Bir kimsenin ömrünün uzun olmasını istemesi, dinimiz açısından mahzurlu olur mu?
Cevap: Tûl-i emel, uzun emel sahibi, hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar, ahireti unutur. Yalnız zevk ve safasını düşünür. Hadîs-i şerifte;
(Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan haya etsin) buyuruldu.
Çoluk çocuğunun bir senelik gıdasını hazırlamak, uzun emel olmaz. Bir senelik nafakaya Havâyıc-i aslıyye denir. Lüzumlu eşyadan sayılır. Nisap hesabına katılmaz. Buna malik olan, zengin sayılmaz. Buna malik olmayan bekar kimsenin kırk günlük gıda maddesi saklaması caizdir. Daha fazla saklamaları tevekkülü bozar. Hadîs-i şeriflerde;
(İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir.)
(İnsanların en kötüsü, ömrü uzun, ameli kötü olandır.)
(Ölmek istemeyiniz. Kabir azabı çok acıdır. Ömrü uzun olup İslâmiyete uymak, büyük saadettir.)
(Müslümanlıkta beyazlaşan kıllar, kıyamet günü nur olacaktır) buyuruldu.
***
Sual: Bir Müslüman, başka bir dinin sembolü olan bir şeyi yapsa veya o dine mahsus olan giyeceği giyse, bu Müslümanın imanına bir zarar gelir mi?
Cevap: Bir insan, başka bir dine mahsus olan bir işi yapmakla, o dine girmiş olması lazım gelmezse bile, o dine mahsus şeyin kendinde görünmesini kabul etmiş olur. Böylece, kalbindeki imanın sarsılmış olduğu düşünülebilir. İmâm-ı a'zam ebû Hanife hazretleri;
"İslâmiyete hangi yol ile girilirse yine o yol ile çıkılabilir" buyurmuştur. Buradaki yol, kalbin inanması demektir. Yani, kalbe iman girince, Müslüman olur. Kalpten iman gidince, Müslümanlıktan çıkar buyurmaktadır.
Müslümanım diyen kimsenin, kâfirlere mahsus şeyleri zaruret olmadan yapmaması ve kullanmaması, kâfir zan olunmaktan çekinmesi lazımdır. Müslümanlar, Müslümanlığa mahsus şeyleri yapmakla, alay olunmasını düşünmemeli, hürmet duyulacağını düşünmeli ve bu hareketinden şeref duymalıdır. İslâm âlimlerinin bildirdiği şeyleri kalpteki imanla bunun ne alakası var diyerek hafif görmek caiz değildir. Çünkü, kalpten bütün azaya, organlara yol vardır. İslâmiyetin emir ettiği işler, iyidir. Yasak ettiği işler, kötüdür. İnsanlar, bugün bunu anlamasalar da, doğrusu budur. İslâmiyetin yasak ettiği şeyler yapılınca, kalp kararır, katılaşır. Büyük günahlar çok yapılırsa, iman gidebilir.
***
Sual: Namaza niyet ederken nelere dikkat etmelidir ve niyetin belli bir zamanı var mıdır?
Cevap: Namaza, iftitah tekbiri söylerken niyet edilir. Daha önce de niyet etmek caizdir. Hatta, cemaat ile namaz kılmak için evinden çıkan, camiye giden kimse, niyet etmeden imama uysa, caiz olur. Fakat camiye giderken yolda, namazı bozan şeylerden birini yapmamak lazımdır. Yürümek ve abdest almak zarar vermez.
Namaza niyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, imama uymayı irade etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercih etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz. Şafii mezhebinde, namazın rükünlerini de hatırlamak lazımdır. İftitah tekbirinden sonra edilen niyet, sahih olmaz ve o namaz, kabul olmaz. Farzlarda ve vaciplerde niyet ederken, hangi farz ve hangi vacip olduğunu bilmek lazımdır. Mesela "Bugünkü öğleyi kılmaya" diye, farzın ismini bilmek veya "Vaktin farzı" demek lazımdır.
Cevap: İslâmiyete uyanın duaları muhakkak kabul olur. İstiğfarı ve istiğfar duasını bütün gece okuyup, uykusuz kalmamalıdır. İstiğfarı ve bütün duaları, manasını düşünmeden, temiz kalple söylemezse yalnız ağız ile söylerse, hiç faydası olmaz. İstiğfarı ağız ile üç kere söyleyince, temiz kalple de söylemeye başlar. Günah işlemekle kararmış olan kalbin söylemesi için ağız ile çok söylemek lazımdır. Haram lokma yiyenin ve namaz kılmayanın kalbi simsiyah olur. Böyle kalplerin söylemeğe başlaması için, istiğfar duasını üç kere okumak ve sonra 67 kere istiğfar söylemek yani (Estagfirullah) demek lazımdır.
Allahü teâlâ, (Tevbe ve istiğfar edeni severim ve günahını affederim) buyuruyor. Tevbe, günahı işlediğine pişman olmak, günah işlemekten hemen vaz geçmek, bir daha yapmamaya karar vermek ve af etmesi için Allahü teâlâya yalvarmaktır. Bu dört şeyden biri noksan olan tevbe kabul olmaz ve günahı affedilmez. Tevbeden sonra günahı tekrar yaparsa, tevbesi bozulmaz, yeniden günaha girer. Bunun için, ayrıca tevbe etmesi lazım olur. Hakiki tevbesi yapılan günah, muhakkak affolur. Tevbe yapılmayan günah için, Allahü teâlâ dilerse affeder, dilerse azap eder. (Hak Sözün Vesikaları s. 125)
***
Sual: Namaza niyet ederken nasıl niyet etmelidir, sadece söz ile niyet etmek kafi midir yoksa kalpten de niyet etmek gerekir mi?
Cevap: İbadetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeye niyet denmez. Kalp ile niyet edilmezse, dört mezhepte de namaz sahih olmaz. Resûlullah efendimizin, Eshâb-ı kiramın ve Tabiinin ve hatta dört mezhep imamın ağız ile niyet ettikleri işitilmemiştir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının, 1. cildin 186. mektubunda buyuruyor ki:
"Niyet kalp ile olur. Ağız ile niyet etmek bidattir. Bu bidate, hasene demişlerdir. Halbuki bu bidat, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor. Farzı da yok ediyor. Çünkü, çok kimse, yalnız ağız ile niyet ederek, kalp ile niyet etmiyor. Böylece, namazın farzlarından biri olan kalp ile niyet yapılmıyor. Namaz kabul olmuyor. Bu fakir, hiçbir bidati, hasene olarak bilmiyorum. Hiçbir bidatte güzellik görmüyorum."
Ağız ile niyet etmek, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde sünnettir. İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
"Namaza başlarken niyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyet yalnız kalp ile olur. Yalnız ağız ile söylemek bidattir. Kalp ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi caiz olur."
***
Sual: Bir kimsenin ömrünün uzun olmasını istemesi, dinimiz açısından mahzurlu olur mu?
Cevap: Tûl-i emel, uzun emel sahibi, hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar, ahireti unutur. Yalnız zevk ve safasını düşünür. Hadîs-i şerifte;
(Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allahtan haya etsin) buyuruldu.
Çoluk çocuğunun bir senelik gıdasını hazırlamak, uzun emel olmaz. Bir senelik nafakaya Havâyıc-i aslıyye denir. Lüzumlu eşyadan sayılır. Nisap hesabına katılmaz. Buna malik olan, zengin sayılmaz. Buna malik olmayan bekar kimsenin kırk günlük gıda maddesi saklaması caizdir. Daha fazla saklamaları tevekkülü bozar. Hadîs-i şeriflerde;
(İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir.)
(İnsanların en kötüsü, ömrü uzun, ameli kötü olandır.)
(Ölmek istemeyiniz. Kabir azabı çok acıdır. Ömrü uzun olup İslâmiyete uymak, büyük saadettir.)
(Müslümanlıkta beyazlaşan kıllar, kıyamet günü nur olacaktır) buyuruldu.
***
Sual: Bir Müslüman, başka bir dinin sembolü olan bir şeyi yapsa veya o dine mahsus olan giyeceği giyse, bu Müslümanın imanına bir zarar gelir mi?
Cevap: Bir insan, başka bir dine mahsus olan bir işi yapmakla, o dine girmiş olması lazım gelmezse bile, o dine mahsus şeyin kendinde görünmesini kabul etmiş olur. Böylece, kalbindeki imanın sarsılmış olduğu düşünülebilir. İmâm-ı a'zam ebû Hanife hazretleri;
"İslâmiyete hangi yol ile girilirse yine o yol ile çıkılabilir" buyurmuştur. Buradaki yol, kalbin inanması demektir. Yani, kalbe iman girince, Müslüman olur. Kalpten iman gidince, Müslümanlıktan çıkar buyurmaktadır.
Müslümanım diyen kimsenin, kâfirlere mahsus şeyleri zaruret olmadan yapmaması ve kullanmaması, kâfir zan olunmaktan çekinmesi lazımdır. Müslümanlar, Müslümanlığa mahsus şeyleri yapmakla, alay olunmasını düşünmemeli, hürmet duyulacağını düşünmeli ve bu hareketinden şeref duymalıdır. İslâm âlimlerinin bildirdiği şeyleri kalpteki imanla bunun ne alakası var diyerek hafif görmek caiz değildir. Çünkü, kalpten bütün azaya, organlara yol vardır. İslâmiyetin emir ettiği işler, iyidir. Yasak ettiği işler, kötüdür. İnsanlar, bugün bunu anlamasalar da, doğrusu budur. İslâmiyetin yasak ettiği şeyler yapılınca, kalp kararır, katılaşır. Büyük günahlar çok yapılırsa, iman gidebilir.
***
Sual: Namaza niyet ederken nelere dikkat etmelidir ve niyetin belli bir zamanı var mıdır?
Cevap: Namaza, iftitah tekbiri söylerken niyet edilir. Daha önce de niyet etmek caizdir. Hatta, cemaat ile namaz kılmak için evinden çıkan, camiye giden kimse, niyet etmeden imama uysa, caiz olur. Fakat camiye giderken yolda, namazı bozan şeylerden birini yapmamak lazımdır. Yürümek ve abdest almak zarar vermez.
Namaza niyet etmek demek, ismini, vaktini, kıbleyi, imama uymayı irade etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercih etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz. Şafii mezhebinde, namazın rükünlerini de hatırlamak lazımdır. İftitah tekbirinden sonra edilen niyet, sahih olmaz ve o namaz, kabul olmaz. Farzlarda ve vaciplerde niyet ederken, hangi farz ve hangi vacip olduğunu bilmek lazımdır. Mesela "Bugünkü öğleyi kılmaya" diye, farzın ismini bilmek veya "Vaktin farzı" demek lazımdır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.
Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.
Teşekkürler.