Sual: İslâmiyeti yok etmek isteyenler, hangi kılıkla İslâmiyete saldırmaktadır?
Cevap: İslâm nimetlerinin elden çıkmasına sebep olanlar iki kısımdır:
Birincileri, düşmanlıklarını açıklayan kafirler olup, bunlar silahlı kuvvetleri, propaganda vasıtaları ile İslâmiyeti yıkmaya uğraşıyorlar. Müslümanlar, bunları biliyor ve onlardan üstün olmaya çalışıyor.
İkinci kısımdakiler, kendilerine Müslüman ismini verip, din adamı tanıttırıp, Müslümanlığı, kendi akılları ile, keyiflerine uygun bir şekle çevirmeye uğraşıyor, Müslümanlık ismi altında, uydurma bir din kurmak istiyorlar. Hile ve yalanlarla, Müslümanları aldatmaya çalışıyorlar. Müslümanların çoğu bunları, bazı sözlerinden ve İslâmiyeti yıkıcı davranışlarından seziyor ise de, çok kurnaz idare edildikleri için, birçok sözleri revaç bulup, Müslümanlar arasında yerleşiyor. Müslümanlık, yavaş yavaş bozularak, bunların istedikleri, planladıkları şekle dönüyor.
Bazıları da; "Bu asırda yaşayabilmemiz için, milletçe batılılaşmalıyız" diyor. Bu sözün iki manası vardır:
Birincisi, garplıların fende, sanatta bulduklarını öğrenmek, yapmak, bunlardan istifadeye çalışmaktır ki, bunu İslâmiyet, zaten emretmektedir. Fen bilgilerini öğrenmenin farz-ı kifaye olduğu, kitaplarda bildirilmiştir. Resûlullah efendimiz;
(Hikmet yani fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) buyurmuştur. Fakat bu, garba, batıya uymak değil, ilmi, fenni onlarda bile arayıp almak ve onların üstünde olmaya çalışmaktır.
İkinci manada garblılaşmak ise, ecdadımızın doğru ve mukaddes yolunu bırakıp, batının bütün adetlerini, ahlaksızlıklarını, dinsizliklerini ve putlarını alıp, camileri kilise ve eski sanat eseri şekline sokmak, Müslümanlığa şark dini, gerilik dini, Kur'ân-ı kerime çöl kanunu, puta tapmaya, ibadete müzik karıştırmaya batı dini, modern ve medeni din demek ve İslâmiyeti bırakıp, hıristiyanlığa, musiki aletleri ile ibadete dönmeye, Dinde reform ismini vermektir.
Herkes şunu bilmelidir ki, bu milletin damarlarında dolaşan asil kan, ne bugün, ne de, onların ümitle bekledikleri günlerde, bu manada asla garplılaşmayacak ve dinsiz olmayacak, zındıkların yalanlarına aldanmayacaktır. Ecdadının mukaddesatını ayaklar altında çiğnetmeyecektir!
***
Sual: Kur'ân-ı kerim okurken nelere dikkat etmelidir?
Cevap: Kur'ân-ı kerim okurken on edep lazımdır:
1 - Abdestli ve kıbleye karşı [başını örterek] hürmetle okumalı.
2 - Ağır ağır ve manasını düşünerek okumalı. Manasını bilmeyen de ağır okumalıdır.
3 - Ağlayarak okumalıdır.
4 - Her âyetin hakkını vermeli, yani azab âyetini okurken, korkarak, rahmet âyetlerini heveslenerek, tenzih âyetlerini tesbih ederek okumalı. Kur'ân-ı kerim okumağa başlarken E'ûzü ve Besmele çekmelidir.
5 - Kendisinde riya, yani gösteriş uyanırsa veya namaz kılana mâni oluyorsa, yavaş sesle okumalıdır. Hafızların mushafa bakarak okumaları, ezber okumaktan daha çok sevaptır. Çünkü, gözler de ibadet etmiş olur.
6 - Kur'ân-ı kerimi güzel sesle ve tecvit üzere okumalıdır. Harfleri, kelimeleri bozarak teganni etmek haramdır. Harfler bozulmazsa, mekruh olur. [Halebîde diyor ki, teganni ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın iadesi lazımdır.]
7 - Kur'ân-ı kerim Allahü teâlânın kelâmıdır, sıfatıdır, kadîmdir. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeğe benzer. Ateş demek kolaydır. Fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin manaları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu harflerin manaları meydana çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. Nitekim hayvanlara söylemekle iş yaptırılamaz. Hayvan seslerine benzeyen bazı sesler çıkararak idare edilirler. Mesela öküz alıştığı bir sesle tarlayı sürer. Fakat yaptığı işin sebebini ve faydasını bilmez. İşte insanların çoğu da, böyle, Kur'ân-ı kerimden yalnız ses duyarlar ve Kur'ân, harf ve sesten başka bir şey değildir zan ederler. Bunlar, ateş, birkaç harften başka bir şey değildir, zan eden kimseye benzer. Bu zavallı bilmez ki, kağıt ateşe dayanamayıp yanar. Ateş harfleri ise, kağıt üzerinde durur ve kâğıda bir şey yapmaz. Nasıl her insanın bir ruhu vardır ve ruhu, insanın şekline benzemez ise, bu harfler de, insan gibi şekildir. Harflerin manaları ise, insanın ruhu gibidir. İnsanın şerefi, kıymeti, ruh ile olduğu gibi, harflerin şerefi de manaları iledir.
8 - Kur'ân-ı kerimi okumadan evvel, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmelidir. Kimin sözü söyleniyor, ne tehlikeli iş yapılıyor düşünmelidir. Kur'ân-ı kerime dokunmak için, temiz el lazım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz kalp lazımdır. Bunun içindir ki, İkrime "radıyallahü anh", mushafı açınca kendinden geçerdi. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur'ân-ı kerimin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmek lazımdır. Bütün mahlûkatın sahibi, hâkimi olan bir zâtın kelâmı olduğunu düşünerek okumalıdır.
9 - Okurken başka şeyler düşünmemelidir. Bir kimse, bir bağçeyi dolaşırken, gördüklerini düşünmezse, o bahçeyi dolaşmış olmaz. Kur'ân-ı kerim de, müminlerin kalplerinin dolaşacağı yerdir. Onu okuyan, ondaki acayiplikleri ve hikmetleri düşünmelidir.
10 - Her kelimeyi okurken manasını düşünmeli ve anlayıncaya kadar tekrar etmelidir. Lezzet bulunca da, tekrar etmelidir. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", bir gece sabaha kadar "İn-tüazzibhüm" âyetinin tamamını tekrar buyurmuştur. (İslâm Ahlâkı s. 416)
Cevap: İslâm nimetlerinin elden çıkmasına sebep olanlar iki kısımdır:
Birincileri, düşmanlıklarını açıklayan kafirler olup, bunlar silahlı kuvvetleri, propaganda vasıtaları ile İslâmiyeti yıkmaya uğraşıyorlar. Müslümanlar, bunları biliyor ve onlardan üstün olmaya çalışıyor.
İkinci kısımdakiler, kendilerine Müslüman ismini verip, din adamı tanıttırıp, Müslümanlığı, kendi akılları ile, keyiflerine uygun bir şekle çevirmeye uğraşıyor, Müslümanlık ismi altında, uydurma bir din kurmak istiyorlar. Hile ve yalanlarla, Müslümanları aldatmaya çalışıyorlar. Müslümanların çoğu bunları, bazı sözlerinden ve İslâmiyeti yıkıcı davranışlarından seziyor ise de, çok kurnaz idare edildikleri için, birçok sözleri revaç bulup, Müslümanlar arasında yerleşiyor. Müslümanlık, yavaş yavaş bozularak, bunların istedikleri, planladıkları şekle dönüyor.
Bazıları da; "Bu asırda yaşayabilmemiz için, milletçe batılılaşmalıyız" diyor. Bu sözün iki manası vardır:
Birincisi, garplıların fende, sanatta bulduklarını öğrenmek, yapmak, bunlardan istifadeye çalışmaktır ki, bunu İslâmiyet, zaten emretmektedir. Fen bilgilerini öğrenmenin farz-ı kifaye olduğu, kitaplarda bildirilmiştir. Resûlullah efendimiz;
(Hikmet yani fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) buyurmuştur. Fakat bu, garba, batıya uymak değil, ilmi, fenni onlarda bile arayıp almak ve onların üstünde olmaya çalışmaktır.
İkinci manada garblılaşmak ise, ecdadımızın doğru ve mukaddes yolunu bırakıp, batının bütün adetlerini, ahlaksızlıklarını, dinsizliklerini ve putlarını alıp, camileri kilise ve eski sanat eseri şekline sokmak, Müslümanlığa şark dini, gerilik dini, Kur'ân-ı kerime çöl kanunu, puta tapmaya, ibadete müzik karıştırmaya batı dini, modern ve medeni din demek ve İslâmiyeti bırakıp, hıristiyanlığa, musiki aletleri ile ibadete dönmeye, Dinde reform ismini vermektir.
Herkes şunu bilmelidir ki, bu milletin damarlarında dolaşan asil kan, ne bugün, ne de, onların ümitle bekledikleri günlerde, bu manada asla garplılaşmayacak ve dinsiz olmayacak, zındıkların yalanlarına aldanmayacaktır. Ecdadının mukaddesatını ayaklar altında çiğnetmeyecektir!
***
Sual: Kur'ân-ı kerim okurken nelere dikkat etmelidir?
Cevap: Kur'ân-ı kerim okurken on edep lazımdır:
1 - Abdestli ve kıbleye karşı [başını örterek] hürmetle okumalı.
2 - Ağır ağır ve manasını düşünerek okumalı. Manasını bilmeyen de ağır okumalıdır.
3 - Ağlayarak okumalıdır.
4 - Her âyetin hakkını vermeli, yani azab âyetini okurken, korkarak, rahmet âyetlerini heveslenerek, tenzih âyetlerini tesbih ederek okumalı. Kur'ân-ı kerim okumağa başlarken E'ûzü ve Besmele çekmelidir.
5 - Kendisinde riya, yani gösteriş uyanırsa veya namaz kılana mâni oluyorsa, yavaş sesle okumalıdır. Hafızların mushafa bakarak okumaları, ezber okumaktan daha çok sevaptır. Çünkü, gözler de ibadet etmiş olur.
6 - Kur'ân-ı kerimi güzel sesle ve tecvit üzere okumalıdır. Harfleri, kelimeleri bozarak teganni etmek haramdır. Harfler bozulmazsa, mekruh olur. [Halebîde diyor ki, teganni ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın iadesi lazımdır.]
7 - Kur'ân-ı kerim Allahü teâlânın kelâmıdır, sıfatıdır, kadîmdir. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeğe benzer. Ateş demek kolaydır. Fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin manaları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu harflerin manaları meydana çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. Nitekim hayvanlara söylemekle iş yaptırılamaz. Hayvan seslerine benzeyen bazı sesler çıkararak idare edilirler. Mesela öküz alıştığı bir sesle tarlayı sürer. Fakat yaptığı işin sebebini ve faydasını bilmez. İşte insanların çoğu da, böyle, Kur'ân-ı kerimden yalnız ses duyarlar ve Kur'ân, harf ve sesten başka bir şey değildir zan ederler. Bunlar, ateş, birkaç harften başka bir şey değildir, zan eden kimseye benzer. Bu zavallı bilmez ki, kağıt ateşe dayanamayıp yanar. Ateş harfleri ise, kağıt üzerinde durur ve kâğıda bir şey yapmaz. Nasıl her insanın bir ruhu vardır ve ruhu, insanın şekline benzemez ise, bu harfler de, insan gibi şekildir. Harflerin manaları ise, insanın ruhu gibidir. İnsanın şerefi, kıymeti, ruh ile olduğu gibi, harflerin şerefi de manaları iledir.
8 - Kur'ân-ı kerimi okumadan evvel, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmelidir. Kimin sözü söyleniyor, ne tehlikeli iş yapılıyor düşünmelidir. Kur'ân-ı kerime dokunmak için, temiz el lazım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz kalp lazımdır. Bunun içindir ki, İkrime "radıyallahü anh", mushafı açınca kendinden geçerdi. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur'ân-ı kerimin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmek lazımdır. Bütün mahlûkatın sahibi, hâkimi olan bir zâtın kelâmı olduğunu düşünerek okumalıdır.
9 - Okurken başka şeyler düşünmemelidir. Bir kimse, bir bağçeyi dolaşırken, gördüklerini düşünmezse, o bahçeyi dolaşmış olmaz. Kur'ân-ı kerim de, müminlerin kalplerinin dolaşacağı yerdir. Onu okuyan, ondaki acayiplikleri ve hikmetleri düşünmelidir.
10 - Her kelimeyi okurken manasını düşünmeli ve anlayıncaya kadar tekrar etmelidir. Lezzet bulunca da, tekrar etmelidir. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", bir gece sabaha kadar "İn-tüazzibhüm" âyetinin tamamını tekrar buyurmuştur. (İslâm Ahlâkı s. 416)
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.
Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.
Teşekkürler.