İyi olan yaranın altını yıkamak niye harac oluyor? Hanefî'de olduğu gibi, diğer üç mezhepte de, iyi olmuş yaranın altını yıkamak lazım değil midir?
CEVAP
Dört mezhepte de, iyi olmuş yaranın altını yıkamak lazımdır. Yukarıda anlatılmak istenen şey şudur:
(İyi olmuş yara üstündeki sargıyı çıkarmakta, bir harac varsa, sargıyı çıkarmadan, üstünü mesh etmek, üç mezhepten hangisinde caizse, o mezhep taklid edilir. Eğer üç mezhepte de harac varsa, o sargının altını yıkamak gerekmez.)
Şöyle bir örnek verelim:
Diş çürüğü, tedavi edilip, üzerine dolgu yapılırsa, gusülde bunu çıkarmakta harac vardır. Diğer üç mezhebin ikisinde, ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, bu iki mezhepten birisi taklit edilir. Eğer bu iki mezhepte de, ağzın içini yıkamak farz olsaydı, o zaman dört mezhepte de, dolguyu çıkarmakta harac olacağı için, dolgunun altını yıkamak sakıt olurdu, yani yıkamak gerekmezdi. Ama diğer iki mezhepte çıkış yolu olduğu için, zaruret olmuyor. Eğer hiçbir mezhepte çıkış yolu olmasaydı, işte o zaman zaruret olurdu. Bu inceliği bilmeyenler, (Diş dolgusu zarurettir) diyerek Hanefî Müslümanları cünüp gezdiriyorlar. Ortada bir çıkış yolu varken, zaruret demek ne kadar yanlıştır. Zaruret, başka çare bulamamak demektir. Hâlbuki burada bir çare, bir çıkış yolu vardır. Bu çareyi yok sanmak, ya taassup veya cehalettir. Bu cehalet, (Mezheplerin farklı hükümleri rahmettir) mealindeki hadis-i şerifi anlayamamaktan kaynaklanıyor.
İki niyetli namaz
Sual: İbni Abidin’in, (Redd-ül muhtar) kitabının Cuma namazı bahsinde, (Cuma namazı sahih olursa, kılınan zuhr-i âhire niyet etmek, cumanın dört rekât sünneti yerine geçer. Çünkü güvenilen kavle göre, sünnetleri kılarken, sünnet diye niyet etmek şart değildir) deniyor. Burada, zuhr-i âhir kılınınca, sünnet diye niyet edilmese de, cumanın son sünneti kılınmış oluyor. Buradan zuhr-i âhir yani son öğle namazının farzını kılarken, vaktin son sünnetine de niyet edilebileceği, niyet edilmese de, sünnetin kılınmış olacağı anlaşılmıyor mu?
CEVAP
Elbette öyledir. Büyük âlim İbni Abidin hazretleri yine buyuruyor ki:
(Camiye girince, iki rekât namaz kılmak sünnettir. Buna Tehıyyetül-mescid denir. Camiye girince, farz, sünnet, kaza gibi herhangi bir namaz kılmak, tehıyyetül-mescid yerine geçer. Bunlara, ayrıca tehıyyetül-mescid diye, niyet etmek gerekmez. Ama vaktin farzıyla vaktin sünnetine birlikte niyet etmek böyle değildir. İkisine birden niyet edilirse, yalnız farz namaz sahih olur. Bir mescide girince, herhangi bir namaz kılarken, ayrıca niyet etmeden, bunlarla Tehıyyetül-mescid namazı da kılınmış olur, fakat Tehıyyetül-mescid namazına da niyet edilirse, niyet sevabı da hâsıl olur.)
Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri de, (Sünnet namaz demek, farzdan başka kılınan namaz demektir. Farzdan önce veya sonra olan sünnet yerine kaza kılan, bu kaza namazıyla, sünnet namazın tarifine uyduğu [farzdan başka bir namaz kılınmış olduğu] için, sünneti de kılmış olmaktadır) buyurdu. Görülüyor ki, sünnet yerine kaza kılınca, yani sünneti kılarken kazaya da niyet edince, hattâ niyet etmese de, sünnet terk edilmiş olmuyor. (İslam Ahlakı)
Sünnetleri önceden adayıp, adak olarak kılmanın daha iyi olduğu (Halebi)de ve (Tahtavi)nin (Merakıl-felah) haşiyesinde, (Nafile namazlar) bahsinin sonunda yazılıdır. Böylece, öğle sünnetini kılmadan önce, (Dört rekât namaz kılmak nezrim olsun) dese, sonra adak namazı olarak niyet edip kılsa, hem vacib sevabı kazanır, hem de öğle namazının sünnetini kılmış olur. Kulun, kendine vacib ettiği namazı kılmasıyla, sünnet terk edilmiş olmayınca, Allahü teâlânın farz ettiği kaza namazı kılınınca, sünnet elbette terk edilmiş olmaz. Hem kaza, hem de sünnet kılınmış olur. (S. Ebediyye)
Redd-ül-muhtar, Dürr-ül-münteka, Merakıl-felah şerhinde ve Cevhere’de diyor ki:
(Beş vakit namazı terk etmek, yani özürsüz kılmamak, büyük günahtır. Hastalıkla veya başka özürle fevt etmek [kaçırmak] günah değildir.) Bunun için, sabah sünnetinden başka namazların sünnetleri yerine de, terk edilmiş namazları kaza etmelidir. Böyle kaza kılınınca, nafile sevabı da hâsıl olduğu, Cevhere, Fütuh-ul-gayb, Nevadir-i-fıkhiyye ve Eşbah kitaplarında yazılıdır. (Hak Sözün Vesikaları)
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.
Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.
Teşekkürler.