Dinimiz, ilim dinidir. İlim olmazsa din olmaz. İnsanın, hesap vereceği zaman, (Ben bilmiyordum) demesi geçersizdir. Çünkü her şey açık olarak kitaplara yazılmıştır. Elimizde, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerin kitapları varken, her şey bu kıymetli eserlerde bildirilmişken, (Bilmiyorduk) diyemeyiz. Bu eserleri, kaç defa okursak okuyalım, her defasında yeni bir şey öğreniriz. Bu büyüklerin kitaplarını okuyanlar, âlim olur, öğrendikleriyle amel edenler evliya olur.
Büyüklerimizin her fırsatta tekrarladıkları üç şey:
Dünya fânidir, hayat hayâldir, insan âciz demektir.
Vücudumuzu idare etmekten âciziz. Ne ciğerlerimizi, ne midemizi, ne de kalbimizi çalıştırabiliriz. Gözlerimize, kulaklarımıza veya herhangi bir uzvumuza zerre kadar hükmümüz geçmez. Peki, tabiat şartlarına bir müdahalemiz olabilir mi? Mümkün değil. Havanın yapısını değiştirebilir miyiz? Güneşe, yağmura, rüzgâra da tesir edemeyiz. İşte bunun için, insan demek, âciz demektir. Dinimiz, insana aczini bildirmek, kul olduğunu göstermek için gelmiştir. Nihai hedef, hiç olduğumuzu anlamaktır.
Bu dünyada, insandan daha âciz mahlûk olmadığı için, Allahü teâlâ, her şeyi insanın menfaati için yaratmıştır. İnsanoğlu bunlara gönül verip, tek maksadı onları elde etmek olursa, Allahü teâlâdan uzaklaşır. Kalbin yaratılış gayesi, Allah’a yakınlık, Allah ile beraber olmaktır. Hâlbuki o kadar çok etrafa saldırır ki, Allahü teâlâyı hatırlamak aklına bile gelmez. Böyle olan insan, bütün mahlûkların en kötüsü hâline gelir.
Eğer insan, her arzu ettiğine kavuşmaya çalışmaktan vazgeçip de Allahü teâlâya yaklaşırsa, yani Onun rızasını kazanmak için çalışırsa, yaratılanların en azizi, en kıymetlisi olur. Demek ki kıymetli olmak, Allahü teâlâya yakın olmaktır. Kıymetsiz olmak, Allahü teâlâdan uzaklaşmaktır. Peygamber efendimiz, (İnsanlardan uzaklaşan, Allahü teâlâya yakın olur) buyuruyor. Uzaklaşmak veya yakınlaşmak, vücutla değil, kalble olur. Vücudun, zaten Allah indinde bir kıymeti yoktur. İnsan, imanı ve kalbiyle değer taşır. Kalben Allahü teâlâ ile beraber olan kıymetlidir. Kalbinde iman varsa, yaşıyordur. İman yoksa, o zaten yürüyen bir ölüdür. Onun için büyük zatlar imansız bedeni, seyyar [yürüyen] kabre benzetmişlerdir.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.
Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.
Teşekkürler.