BREAKING NEWS
Yaşam

728x90

header-ad

468x60

header-ad

İhsan ve adalet ayrıdır

Sual: İslam memleketlerinde dünyaya gelen çocuklar, ana, babasından görerek, öğrenerek Müslüman oluyor. Gayr-i müslim memleketlerdeki çocuklar ise, kâfir olarak yetiştiriliyor. Böyle yetişenlerin Cehenneme gitmesi haksızlık olmaz mı?
Cevap: 
Adalet ile ihsanı karıştırmamalıdır. Allahü teâlâ, her memlekette yetişen kulları için, adaleti fazlası ile yapmıştır. Erginlik çağına girmeden ölen kâfir çocuklarını Cehenneme sokmayacaktır. Âkıl ve baliğ olduktan, yani evlenecek çağa geldikten sonra, Muhammed aleyhisselamın dinini duymadan ölen kâfirlere de azap yapmayacaktır. Bunlar, İslam dinini, Cenneti, Cehennemi işittikten sonra, merak etmez, öğrenmezse, inat edip inanmazsa, o zaman azap göreceklerdir.

Âkıl ve baliğ olanlar, ana babanın, çevrenin yapmış oldukları tesirlerin altında kalmaz. Eğer kalsaydı, İslam memleketlerinde, İslam terbiyesi altında yetişen yüzbinlerle Müslüman evladı, İslam düşmanlarının iftiralarına aldanmaz, dinsiz, hatta din düşmanı olmazdı. Bu misaller, ana baba terbiyesinin tesirinin devamlı olmadığını açıkça göstermektedir. Diğer taraftan, birçok kâfirlerin, ilim, fen adamlarının Müslüman olduğu görülmektedir. Pek az olsa da, dinini değiştirmeyenlerin bulunması, ana terbiyesinin tesirinin, bazen de devamlı olduğunu gösteriyor denirse, bir çocuğun Müslüman evladı olması, İslam terbiyesi ile yetişmesi, Allahü teâlânın bir ihsanıdır.

Kâfir çocuklarına bu ihsanı yapmıyor. Fakat, kimseye ihsan yapmaya mecbur değildir. İhsan yapmamak zulüm olmaz. Bakkaldan bir kilo pirinç alsak, tam bir kilo tartması adalet, noksan tartarsa zulüm, biraz fazla verirse ihsan olur. Bu ihsanı istemek, kimsenin hakkı değildir. İşte, Allahü teâlânın İslam terbiyesi ile yetiştirmesi, büyük ihsanıdır. Dilediğine ihsan eder. Kafir çocuklarına bu ihsanı yapmaması zulüm olmaz. İhsan ettiği kimseler kâfir olursa, bunların cezası, kat kat ziyade olacaktır.

***
Sual: Haram ve helal hükümlerini, âlimler mi koymuştur?
Cevap: 
Her şeyin sahibi, yaratanı, maliki Allahü teâlâdır. Kullanmamız için izin verdiği şeylere helal, izin vermediği şeylere de haram denir. Haram demek, sahip ve yaratan olan Allahü teâlânın, bir şeyi kullanmaya izin vermemesi demektir. Helal ise, o yasak düğümünü çözmek demektir.

***
Sual: Haram yiyip içenin duası kabul olmaz buyruluyor. Helal kazanmakla ibadetlerin ne gibi bağlantısı vardır?
Cevap: 
Bütün ibadetlerin kabul olması, helal lokmaya bağlıdır. Hadîs âlimi Ahmed bin Abdullah İsfehânî, (Hilyet-ül-evliyâ) kitabında diyor ki, (Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibadetler on kısımdır: Dokuz kısmı helal kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibadetlerdir). O hâlde, müminler helal kazanmağa çalışmalıdır. Haramdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre "radıyallahü anh" buyuruyor ki, Resulullahtan "sallallahü aleyhi ve sellem" işittim. Buyurdu ki, (Allahü teâlâ güzeldir.

Yalnız güzel yapılan ibadetleri kabul eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emrettiğini, müminlere de emretti ve buyurdu ki, ey Peygamberlerim! Helal yiyiniz ve salih, iyi işler yapınız! Müminlere de emretti ki, ey iman edenler! Sizlere verdiğim rızklardan helal olanları yiyiniz!). Resûl "aleyhisselâm" sözüne devam ederek buyurdu ki, (Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göke doğru uzatıp dua ediyor. "Ya Rabbi!" diye yalvarıyor. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bunun duası nasıl kabul olur?).

Yani haram yiyenin duası kabul olmaz buyurdu. İşte haramı, helali, şüphelileri ve fâizi bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan, haramdan kurtulamayıp, ibadetleri boşuna gider. (Tam İlmihal s. 786)

« Önce
Sonra »

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.

Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.

Teşekkürler.