BREAKING NEWS
Yaşam

728x90

header-ad

468x60

header-ad

Bunları yapmak Müslüman için şeref sayılır mı?

Sual: İslâmiyeti herkese duyurmak için çalışmak, cihad etmek ve bu uğurda gerekirse hapse girmek Müslüman için şeref sayılır mı?
Cevap: 
Cihad demek, ihtilal yapmak, amirlere karşı gelmek ve hükümete isyan etmek, dövmek, yıkmak, kırmak, sövmek demek değildir. Böyle şeyler yapmak, fitne çıkarmak olur. Yani bölücülük olur. Müslümanların ezilmesine, hapse girmesine ve din, iman bilgilerinin yasak edilmesine yol açar. Böyle fitne çıkaranlara Peygamber efendimiz "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" lanet etmiştir. Hapse girmeği istemek, bir Müslüman için şeref değildir. Müslüman için şeref; İslamın güzel ahlakını edinmek, herkese iyilik etmek, İslamiyete uymak, her mahluka faydalı olmaktır. Hapse giren, bu şereflerden mahrum kalır. Kendini tehlikeye atmak ahmaklıktır, günahtır. Allahü teâlâ, (Kendinizi tehlikeye atmayınız!) buyuruyor. (Hak Sözün Vesikaları s. 258)

***
Sual: Dört mezhepten birine uymadan İslamiyete uymak mümkün olamaz mı?
Cevap: 
Bugün ictihad edebilecek kadar derin âlim hiç yoktur. Her Müslümanın dört mezhepten birinin (İlmihal) kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır. Böylece, bu mezhebe girmiş olur. Dört mezhepten birine girmeyen kimse, Ehl-i sünnet olmaz. Mezhepsiz olur. Mezhepsiz olan da, ya yetmişiki bozuk fırkadan birindedir, yahut kâfir olmuştur. (Es-Sâvî) tefsirinde, Kehf sûresinin yirmidördüncü âyetinin tefsiri haşiyesinde buyuruyor ki, (Dört mezhepten olmayan kimsenin sözü, Sahabinin sözüne veya sahih olan hadîs-i şerife, yahut âyet-i kerimeye uygun olsa da, buna uymak câiz değildir. Dört mezhepten birinde olmayan kimse sapıktır. Başkalarını da, hak yoldan ayırmaktadır. Dört mezhepten ayrılmak küfre kadar gider. Müteşabih âyetlere zahirleri gibi mana vermek, kâfirlerin âdetleridir.) Bir din adamı, Ehl-i sünnet mezhebinde olduğunu bildiriyorsa ve mezhebinin bilgilerini yayıyorsa, Onun sözleri ve kitabı kıymetli olur. Okuyanlar faydalanır. Mezhepsizlerin din kitapları zararlıdır. Okuyanların dinini, imanını bozar. Dostlarımıza, din kardeşlerimize vasiyetimiz şudur ki, Ehl-i sünnet mezhebini öğrenmeğe ve çocuklarına öğretmeğe çalışsınlar! Bazı kitaplarımızın sonunda yazılı olan kitaplardan her biri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından tercüme edilmiştir. Bu kitaplardan almalı, okumalı, öğrenmeli ve tanıdıklara ve hatta bütün Müslümanlara yaymağa, dağıtmağa uğraşmalıdır. Böylece, cihad sevabı kazanılmış olur. (Hak Sözün Vesikaları s. 257)

***
Sual: Herhangi bir kimse ölüp kabre konulduğunda, kendisini neler beklemekte ve orada karşılaştığı ilk şey nedir, ne ile karşılaşmaktadır?
Cevap: 
İmam-ı Gazâlî hazretleri Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre kitabında, konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
"Ölü kabre konulduğu zaman, üzerine toprak örtülünce, kabir meyyite şöyle söyler ki, benim üzerimde iken ferah idin. Şimdi altımda mahzun olursun. Benim üzerimde yemekler yerdin. Şimdi de seni benim altımda kurtlar yer. Kabir dolup, toprakla üzeri örtülünceye kadar böyle çok acı sözler söyler. Eshâb-ı kiramdan İbni Mes'ûd hazretleri anlatır.

Bir gün kendisi Peygamber efendimize;
-Ya Resulallah, ölü kabre konduğu vakit, ilk karşılaştığı şey nedir diye sual edince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
-Ya İbni Mes'ûd, bunu bana senden başka kimse sormadı. Ölü kabre konulduğu vakit, önce bir melek seslenir. O meleğin ismi Rûmândır. Kabirlerin arasına girer. Der ki, Ya Abdellah, amelini yaz! O kimse der ki, benim burada ne kâğıdım, ne kalemim var, ne yazayım? O melek der ki; bu sözün kabul edilmez. Senin kefenin kağıdındır, tükürüğün mürekkebindir, parmakların kalemindir. Melek kefeninden bir parça kesip verir. O kul dünyada her ne kadar yazı yazmasını bilmese de, orada sevabını ve günahını, âdeta o bir günde işlemiş gibi yazar. Bundan sonra melek, o yazdığı kefen parçasını dürer, o ölünün boynuna asar. Bundan sonra Resulullah efendimiz;

(Her insanın yaptığı işleri gösteren sayfalarını biz boynunda kıldık) mealindeki İsrâ suresinin 13. âyet-i kerimesini okudular."

***
Sual: Tanımadığımız bir kimsenin cenazesinin taşındığını görünce, ayağa kalkıp beklemek ve saygı duruşunda durur gibi durmak gerekir mi yoksa ne yapmalıyız?
Cevap: 
Konu ile alakalı olarak Halebîde deniyor ki:
"Önünden cenaze geçen kimse, cenaze için ayağa kalkıp dikili durmamalıdır. Cenazeyi taşımak ve arkasından yürümek için kalkmalıdır. Resulullah efendimizin cenaze görünce kalktığı, geçtikten sonra oturduğu ve 'siz de böyle yapın' diye emir buyurduğu bildirildi ise de, bu emir neshedildi, kaldırıldı. Yani bir zaman sonra, bu emrini değiştirdi." Merâk-ıl-felâh ve Dürr-ül-Muhtârda da cenazeyi görenin saygı duruşu olarak ayağa kalkmasının caiz olmadığı yazılıdır.

« Önce
Sonra »

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.

Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.

Teşekkürler.