BREAKING NEWS
Yaşam

728x90

header-ad

468x60

header-ad

Her şeyi, yalnız Allahü teâlâ yaratır


Sual: Evliyanın ve Peygamberlerin, işlerin yaratılmasında tesirleri var mıdır? Öyle ise diğer insanlardan bunların ne farkı vardır?

Cevap: Evliya ve Peygamberler, ne kadar yüksek olurlarsa olsunlar, Allaha kul olmaktan kurtulamazlar. Harika, keramet hâsıl olmasında, kulların hiç tesiri olmadığı gibi, âdet üzere yaratılmakta olan şeylerde de, tesirleri yoktur. Her şeyi, yalnız Allahü teâlâ yaratmaktadır. Evliyanın ve Peygamberlerin, hiçbir şeyin yaratılmasında tesirleri olmaz. Fakat Allahü teâlâ, Evliyasını ve Peygamberlerini, başka kullarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği nimetlerini, bunlara ihsan etmiştir. Allahü teâlâ, her insanın istekli işlerini, insanların istemelerinden sonra, dilerse yaratmaktadır. İnsanların istediği şeyleri, O istemezse yaratmaz. İnsanların istedikleri bazı şeyleri, O da hep istemekte ve hep yaratmaktadır.

Mesela, insan kolunu kaldırmak, gözünü kırpmak isteyince, O da hemen istemekte ve hemen onun kolunu kaldırmaktadır. İstememesi pek nadirdir. İnsanların bazı isteklerini ise, O nadiren istemekte ve yapmakta ve çok zaman istemeyip yapmamaktadır. Dünyadaki isteklerimizin çoğu böyledir. Fakat bu da, insandan insana değişmekte olduğu her gün görülmektedir. İşte Allahü teâlâ, Evliyasının ve Peygamberlerinin isteklerinin çoğunu, kol kaldırmak ve göz kırpmak gibi, hemen dilemekte ve yaratmaktadır. Bu onlara karşı, Allahü teâlânın bir ihsanıdır. Burada, Evliyanın birbirlerine göre farkları olduğu gibi, hiçbir Veli, hiçbir Peygamber derecesine varamaz. Hiçbiri dünyaya değer vermedikleri için, Allahü teâlâdan dünya için bir şey istemezler. Dünyadan her istedikleri de ahiret için ve Allah içindir. (Kıyâmet ve Âhiret s. 316)

***

Sual: Bâtın ilimlerine inanmayanlar için ne söylenebilir?

Cevap: Bâtın ilimlerine inanmıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan ise, Muhammed aleyhisselamın dininin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid'at ve dalâlet ehli, yani sapık denir. İmanlı görünür ise de, münafık gibidir. İmâm-ı Süyûtînin ve Hatîbin bildirdikleri hadîs-i şerifte, (Din bilgisi iki kısımdır: Biri kalpte olan faydalı bilgilerdir. İkincisi, dil ile anlatılan zahir bilgileridir) buyuruldu. Yine Süyûtînin ve Deylemînin bildirdikleri hadîs-i şerifte, (Bâtın bilgileri, Allahü teâlânın sırlarından bir sırdır. Onun hükümlerinden bir hükümdür. Dilediği kulunun kalbine verir) buyuruldu. İmâm-ı Mâlik buyurdu ki, (İlm-i zahire malik olan, ilm-i bâtına kavuşabilir. Zahir bilgisi olan kimse, ilmi ile amel ederse, Allahü teâlâ, ona bâtın bilgisi ihsan eder). Alî bin Muhammed Vefânın arifane sözlerine şaşırıp kalan imâm-ı Ömer Bülkînî, bunları nerden öğrendin deyince, Bekara sûresindeki, (Allahdan korkunuz!

Allahü teâlâ, kendinden korkanlara bilmediklerini öğretir) mealinde olan âyet-i kerimeyi okudu. Ebû Tâlib-i Mekkî buyurdu ki, (İlm-i zahir ile ilm-i bâtın, birbirlerinden ayrılmazlar. Beden ile kalbin birlikte bulunması gibidirler. Bâtın ilimleri, arifin kalbinden kalplere akar. Zahir ilimleri, alimin sözünden öğrenilir. Kulaklara kadar gidip, kalplere girmez.) Hadîs-i şerifte, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruldu. Bu alimler, yalnız zahirî ilim sahibi olanlar değildir. Bu alimler, bildikleri ile amel eden, takva sâhibi olan, Peygamberlerdeki ilimlerin hepsine kavuşan hakiki alimlerdir. (Zahirî ilim) sahiplerinin niyetleri hâlis olmadığı ve şehvetlerinin pençesinden kurtulmadıkları için, ilmin nuru kalplerine girmez. Beyinlerine işlemez. Bunların kalplerini, beyinlerini Cehennem ateşi temizleyecektir. (Kıyâmet ve Âhiret s. 317)

***

Sual: İbadetleri yaparken neye dikkat etmeli, korkarak mı yoksa ümit ederek mi ibadet etmelidir?

Cevap: İbadet, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, sevgisine, ihsanına kavuşmak için yapılan ibadet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlas ile ibadet etmemiz emir olundu. Hadîs-i şerifte;

(Allahü teâlânın birliğine iman edenden, namazı ve zekatı ihlas ile yapandan Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu. Resûlullah efendimiz Mu'âz bin Cebel hazretlerini, Yemene vali olarak gönderirken;

(İbadetlerini ihlas ile yap. İhlas ile yapılan az amel kıyamet günü sana yetişir) buyurmuştur. Hadîs-i şeriflerde;

(İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun. Bunlar hidayet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler.)

(Dünyada haram edilmiş olan şeyler melundur. Ancak Allah için yapılan şeyler kıymetlidir) buyuruldu.

Dünya nimetleri geçicidir. Ömürleri pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dinini vermek ahmaklıktır. İnsanların hepsi acizdir. Allahü teâlâ dilemedikçe, kimse kimseye fayda ve zarar yapamaz. İnsana Allahü teâlâ kâfidir. Allahü teâlâdan korkmalı, Onun rahmetinden ümidi kesmemelidir. Ümit, reca, korkudan çok olmalıdır. Böyle olanın ibadetleri zevkli olur. Gençlerde korkunun daha fazla olması, ihtiyarlarda recanın, ümidin daha fazla olması lazımdır denildi. Hastalarda reca, ümit fazla olmalıdır. Korkusuz reca ve recasız korku caiz değildir. Birincisi emin olmak, ikincisi ümitsiz olmaktır. Hadîs-i kudside;

(Kulumu, beni zan ettiği gibi karşılarım) buyuruldu. Zümer sûresinin 53. âyet-i kerimesinde meâlen;

(Allah bütün günahları affeder. O gafurdur, rahimdir) buyuruldu.

Bunlardan, recanın, ümidin fazla olması lazım geldiği anlaşılmaktadır.

(Allah korkusundan ağlayan, Cehenneme girmez) ve

(Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız) hadîs-i şerifleri de, havfın, korkunun fazla olması lazım geldiğini göstermektedir.

***

Sual: Namaz kılarken, gözleri yummanın, namaza bir zararı olur mu?

Cevap: Namaz kılarken gözleri yummak tenzihen mekruhtur. Zihni dağılmasın diye yumarsa, mekruh olmaz.

***

Sual: Farzı kıldıktan sonra ara vermeden son sünneti kılmak için hemen kalkmak mı gerekir?

Cevap: Farzdan sonra son sünnete hemen kalkmamak mekruhtur.

« Önce
Sonra »

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam.com hocaları tarafından cevaplandırılacaktır.

Lütfen dini suallerinizi: dinimizislam11@gmail.com mail adresine gönderiniz.

Teşekkürler.